Çağımızın Vebası: Erteleme Hastalığı

Erteleme hastalığı, nam-ı diğer “procrastination”a yakalanıp yakalanmadığınızı öğrenmeniz için tetkik niyetine 5 ipucu veriyoruz.

PLANLI ÇALIŞAN / PLANLI ERTELEYEN

“Sınav zaten öğleden sonra. Şimdi bir bölümcük izleyeyim, öyle başlarım çalışmaya” deyip Game of Thrones bölümlerini arka arkaya tespih gibi diziyor musunuz? Diziler, bölümler, saatler, günler değişiyor; çalışmayı istikrarlı bir şekilde ertelediğiniz gerçeği değişmiyorsa…

“Sınava son akşam çalışmak da neymiş? Ne diye sınav haftası dizi izleyeyim ki? Her şeyin bir zamanı var, insan planlı çalışmalı” diyorsanız…

erteleme
BUGÜN GİT YARIN GEL / YARIN OLMAZ ŞİMDİ

“Şimdi bir duş alayım da saat başı başlarım. Ufak tefek bir şeyler atıştırıp hemmen… Boğazım mı ağrıyor? Bir çay mı demlesem? Şu notlar dursun da parmak ucumda ojeleri çıkarırken… Acıktım sanki biraz ya!”. Cümlenin başındaki “Şimdi” bir türlü gelmiyorsa…

Sınav zamanı saçaklanmış saçlar, bol kahve ve uykusuz gecelerden çökmüş göz altları, yenmiş tırnaklar ya da yarım yamalak ojeler, tam 8 saattir yemek yemediğini fark etmeler… Hepsi tam not almak için katlandığınız bedellerse…

BİR KEREDEN BİR ŞEY OLMAZ / ŞİMDİ ÇALIŞMA ZAMANI

“Kanka pek de bir şey yok zaten. Sen 3. ve 4. bölüme çalışırsın ben 1. ve 2.’ye. Sonra birbirimize anlatırız. Sınav testmiş zaten. Gel hadi birkaç el PES atalım, sonra başlarız!” diyorsanız ve erteleme konusunda çevrenizdekileri ikna etmekte üstünüze yoksa…

“Valla ben eşeğimi sağlam kazığa bağlayayım, tüm notları kendim çalışayım da… Ha istersen sana da anlatırım o ayrı! Yok kanka ben oynamayacağım. Sen takıl istersen, hiç kalkma. Ben içerideyim”. Çılgınlar gibi oyun oynamak isteseniz de çelik gibi iradenizle çalışmayı ertelemiyorsanız…

HAYAT ÇOK BOŞ / HAYATIN GERÇEKLERİ VAR

“Vize çok etkilemiyormuş, finale kasarım. Hem ben bu sınavı geçsem ne olur geçmesem ne! Bu bölüme niye girdim? Yeniden sınava girsem mi? Hayatta ne istediğimi düşünüyorum da… Dünya, insanlar, tüm bu acımasız düzen!”. Ertelemenizin varoluşsal bir gereklilik olduğunu en afili cümlelerle, en karmaşık mantık zincirleri ile açıklamakta bir üstat haline geldiyseniz…

“Şimdi vizeden sağlam bir not alayım ki finalde rahat ederim. Bu yıl not ortalamam 3.5 üzerinde olursa akademisyenliğe kasarım ya. İyi ki bu bölüme girmişim. Tamam biraz zor ama çalışınca hallolur. Hayat da hep bir mücadele zaten. Şimdi çalışıp gelecekte rahat etmek en iyisi” benim felsefem diyorsanız…

AKŞAM YATMAZ SABAH KALKMAZ / ÜSTÜME GÜNEŞ DOĞMAZ

“Eve gidip uyuyayım. 01.00 gibi kalkar sabaha kadar çalışırım. Aslında çok da not yok. Hızlı hızlı bakarım. Uyandım ama böyle uykusuz da olmaz ki. Şimdi yatayım, sabah erkenden okula gidip çalışırım. 10 dakika daha uyuyayım öyle kalkarım, bir on, bir on daha… Şu saati biri sustursun!”. Yine kalkmadıysan, hatta çoktan kalkıp sınava girmiş olman gerekiyorsa…

“Ben dâhilerin yöntemini uyguluyorum. 20-30 dakikalık aralıklarla günün belli saatlerinde uyuyorum. Böylece toplamda 3-5 saatlik uyku fazlasıyla yetiyor” deyip, zamanında şak diye kalkabiliyorsanız, hatta sadece bunu deniyorsanız bile…

SONUÇ:

Her başlık altındaki ilk paragraflar size daha yakın geliyorsa, geçmiş olsun! Siz de hastalığa çoktan yakalanmışsınız. Ama üzülmeyin, yalnız değilsiniz. Araştırmalara göre üniversite öğrencilerinin yüzde 95’i ile aynı kümedesiniz.

Eğer ikinci paragraflar size daha yakınsa, tebrikler! Hastalık sizi teğet bile geçmemiş. Yüzde 5’lik o mucizevi grubun bir üyesisiniz demek ki. Ama söylemek zorundayız, belki de “normal” değilsiniz.

Kaynak: Hürriyet.com.tr / Hürriyet Kampüs