Beren Saat’in Sevdiklerinize Daha Sıkı Sarılmanızı Sağlayacak Hikayesi

Ekranların sevilen yüzlerinden Beren Saat’in ilk aşkı Efe ile olan hikayesi sizleri biraz üzecek biraz da sevdiklerinize daha dikkatli davranmanızı  sağlayacak. Vakit varken sevdiklerimize doyalım diye Beren Saat’in Ayşe Arman’a verdiği röportajdan o aşkın anısını dinleyelim:

Efe kim?

– Hayatımın aşkı. O da TED’dendi. 3 yıldır birlikteydik. Hem arkadaştık hem aşık. Bir dakikamız ayrı geçmiyordu. Benden bir yaş küçüktü ama çok olgundu. Bir gün, “Hadi kalk” dedi, o zaman da Türkiye’de acayip bir yarışma kirliliği var, şarkı yarışmalarının da oyunculuk versiyonu yapılıyor, “Gideceğiz bakacağız, ne kaybedersin ki, verirlerse bir form doldururuz” dedi.

Siz ne dediniz?

– Bir şey demeye fırsatım olmadı ki, aldı götürdü. Paldır küldür o elemelerde buldum kendimi. Geçtim elemeyi. İstanbul’dakine çağırdılar. Oraya da gittik. Her şey rüya gibiydi, 20. yaş günümü o yarışmada kutladım. 4 ay çeşitli oyuncu adaylarıyla bir kamptaydım, bir sürü şey öğreniyordum. Efe sonsuz destekledi.

Neydi sizi bu kadar birbirinize bağlayan?

– Muhtemelen hayatımda bir daha yaşayamayacağım kadar gerçek aşk…

BENİ AKŞAM EVE BIRAKTI SONRA MORGDA GÖRDÜM

Efe’nin diğer erkeklerden farkı neydi?

– Bir erkeğin, üstelik 19 yaşındaki bir erkeğin, seni teşvik etmesi, sana bir başka dünyanın, belki de kendisinden uzaklaştıracak bir dünyanın kapılarını açması, çok sık rastlanan bir şey olmasa gerek. Benim hayatım bambaşka tarafa akıyordu, Efe resmen o akışı değiştirdi.

Anneniz babanız tanıyor muydu Efe’yi.

– Tabii, tabii. Biz çok iyi bir ikiliydik. Ayrılmaz ikili.

Sonra peki?

– Yarışma bitti, ben ikinci oldum. Ankara’ya döndüm. Sonra bir akşam beraberdik, beni eve bıraktı, ben yatmaya gittim ve ve ve…. Birkaç saat sonra da onu morgda gördüm.

Aman Allah’ım!

– Evet… Arabayı bir arkadaşı kullanıyormuş… Delikanlılık, gençlik, hız… Trafik kazası geçirmişler…

Size nasıl haber verdiler?

– Kardeşi aradı. Gazi Hastanesi’ne nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. Kopuk oralar. Yol boyu dua ettim. Ama Efe gitmişti, hissettim. Onu hastaneye yetiştirmeye çalışan ambulansta ölmüş. Onu son kez görmek ve dokunmak istedim…

Hiç tereddüt etmediniz mi?

– Deli misin? Aşk bu. Ne halde olursa olsun, o kabulümdü. Onu son bir kere görmek ve ona dokunmak istedim.

SON KEZ NEDEN ÖPMEDİM DİYE PİŞMAN OLABİLİRDİM

“Evladım, yapma etme!” diyen…

– Annem yanımdaydı ama engel olmadı. Kişi ölümü nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşamalı. İleride onu neden son kez öpmedim diye pişmanlık duyabilirdim.

Uyuyor gibi miydi?

– Hayır ama her hali güzeldi.

Bu olaydan sonra hayatı algılamanız değişti mi?

– Orada, o morgda, sevdiğim adama bakarken “Birinci hayatım bitti, şimdi ikinci hayatımdayım” dedim. Gerçekten de doğru, artık başka biriyim. Ben insanların kafayı taktığı şeylere, “Amaaaan, Allah başka dert vermesin!” diyebiliyorum, aldırmıyorum. Çünkü ölüm gibi bir gerçek var bu hayatta.

Peki akabinde neler yaşadınız?

Tamamen saçmaladım.

Nasıl yani?

– O kadar büyük bir acıydı ki, üzerine geçmeye çalıştım, kendime bir sevgilim yaptım. Zannettim ki bu acıyı aşarım. Tabii Efe’nin arkadaşları “Nasıl olur da biriyle birlikte olabilirsin? Efe’ye bunu nasıl yapabilirsin?” dediler, benden nefret ettiler. Normal karşılıyorum, Efe’yi delicesine özlerken, benden nefret etmek acılarını biraz olsun hafifletti…

Ne kadar sonra hayatınıza biri girdi?

– 4 ay sonra.

E biraz çabuk olmuş.

– Evet. Ama ben “Bundan da çıkabilirim, yapabilirim, hayata devam edebilirim” çabasıyla yaşamış biriyim. Hep böyle şeyler kanıtlamaya çalıştım kendime. Bu da onlardan biriydi. Olmadı tabii. Böyle bir travmanın üzerine olması da imkansızdı. Yine de denedim. Acımı çalışarak unutmaya çalışmamla, ünlenmeye başlamam eşzamanlı oldu. Araya dört dizi ve bir uzun metraj film sığdı. Beş yıl geçti ve işte buradayım.

Peki Efe’nin annesi?

– O anlatılmaz bir şey. “Aşkımı kaybettim!” diye acımdan geberiyorum, annesine baktıkça kendi kendime “Sen ne diyorsun ya! Sen mi acı çekiyorsun?” diyorum.

K: Hürriyet.com.tr