Makarna’nın Asırlık Tarihi

MAKARNANIN TARİHİ ÜZERİNE
makarnanın tarihi

Güney İtalya’da makarna çok tüketildiğinden İtalyanlara ‘makarnacı ulus’ denir. Onların dilinde makarnanın karşılığı ‘pasta’ olarak telaffuz edilir. Makarnanın tarihi Etrükslere, Çinlilere, Yunanlılara, Romalılara ve Araplara kadar uzanır. Çoğu yemek tarih bilimcilerine göre makarnanın tamamen hangi millete ait olduğu tartışmaya açık bir konudur. Bunun nedeni ise buğdayın yapısına bağlı olarak yetiştiği coğrafyadır.

14. yüzyıla damga vuran ve ilk modern yemek kitabının yazarı olan Maestro Martino’ya göre makarna ancak sert buğday Triticum Turgidum’un İtalya’da tanınmasından sonra yapılabildi. Çünkü, durum ya da irmik buğdayı denilen sert buğdayın yüksek oranda glüten içermesi ve çok düşük nem oranı nedeniyle kurutma sırasında makarnada kırılma ya da gerilme meydana gelmiyor; pişirilme sırasında da şekli bozulmuyordu. Bu Rönesans dünyası için bir devrim, çağ atlama ve kırılma noktası niteliğindeydi. Kurutulmuş makarnanın raf ömrü uzun olduğundan, kıtlık dönemleri depolanabilme özelliğinden istifade edildi ve pasta secca ya da peksimet gibi ürünlerin ortaya çıkması uzun gemi yolculuklarının yapılmasını uygun kılarak, yapılacak olan keşiflerin başlamasına teşvik etti.

‘Macaroni’yi İtalya’ya Marco Polo mu getirdi? Sert buğdaylı kurutulmuş makarnayı o mu getirdi?
Her iki sorunun cevabı da hayır. Marco Polo, nişastalı undan, Hint irmiğinden yapılan bir yiyecekten(noodles) söz etmişti fakat asla kurutulmuş makarnadan bahsetmemişti. Bu durum makarnanın mucidiymiş gibi görünen Çinlileri baştan eliyor. Clifford Wright tarafından ortaya atılan bir teori ise makarnanın gerçek mucitleri Araplar olduğudur. Bu teoriye göre göçe Araplar yayılma savaşları sırasında kolay taşınabilir, besleyici ve doyurucu bir yiyeceğe ihtiyaç duydukları için makarnayı icat ettiler. Her ne kadar 9. Yüzyılda Araplar yayılma savaşları sırasında yanında getirdiklerini bu coğrafyaya tanıtsalarda, hem taze iken hem de kuru halde pişirilen makarna türü hamur işlerinin (erişte, lazanya,’tracta’,pastasciutte) yapının Yunan ve Roma çağında yapının çok iyi bilindiği öngörülmektedir. Her ne olursa olsun değişmeyen tek gerçek kurutulmuş hamur işlerini geliştirenler Arapların olduğudur.

Arap dünyasının coğrafya bilgini el-İdrisi’nin 12. Yüzyılın ortalarında Trabia’da görülen ‘itrija’dan (kurutulmuş tel şehriye) bahsediyor ve buradan gemilerle Calabri’ya ve diğer Hıristiyan ve Müslüman ülkelerine ihraç ediliyor. Farsça ‘rişte’(iplik) sözcüğü, Araplara ve bize ‘erişte’ şeklinde geçmiştir.Aynı dönem içerisinde yapılan ticari anlaşmalar (1175-1160 Sicilya ve Cenova arasında), Sicilya makarnasının Cenova’ya gönderildiğini gösteriyor. Boccaccio Decameron adlı eserinde hem makarnadan hem de ravioli’den söz eder.

Pasta Secca’nın vücut bulduğu bir çeşit de lazanyaydı. ’Lasagna’ sözcüğü Ortaçağ Avrupa’sında ince hamur işi bademli çörek anlamına Farsça ‘lavzenag’ ve Arapça ‘levzinec’ sözcüğünden gelme olabilir. Bununla ilgili ilk bilgi tarif 14. Yüzyılın el yazması Liber de Conquina’ da (Yemek Kitabı) yer alıyor. Makarna yaprakları haşlanarak aralarına baharat ve rendelenmiş peynir serpiliyor. Diğer pasta secca çeşitlerine bakılacak olursa,yakılacak odunun bulunmadığı yerlerde pişirilebilecek kadar küçük yuvarlıktaydılar. Bu durumda makarnanın,arpa ve pirinç gibi Arapların alışık olduğu diğer tahıl ürünlerine benzetilerek yapıldığı varsayılıyor. Bu teori daha çok çorbalarda kullanılan risoni ve orzi gibi şehriyelerin icadında etkili olmuş olabilir. Yemek tarihi yazarları, makarna yapmak için sert buğday ununa ihtiyaç duyulduğunu ve bunun içinde hasat ve öğütme araçlarının gerekli olduğunu vurguluyor.Göçebe Arapda ise Sicilya’ya yerleşmeden önce böyle bir teçhizatın bulunmaması çelişkiler yaratıyor.

17. Yüzyıla gelindiğinde makarnanın İtalyan mutfağının başlıca unsurlarından birinin olmasına yol açan nedenlerden biri ise tüccarlar gibi az sayıdaki orta sınıfın kurutulmuş makarnayı artık satın alıyor olmasıydı. Aristokratlar için garnitür sayılırken , halk için ana yemek olarak kabul görüyordu. Artık talep üzerine makarna satan yerler de bulunuyordu. Bu makarna üreticilerine lasagnari deniliyordu. Gün geçtikçe sayıları artan makarnacılar bu durumu kendilerine çevirerek birlikler kurdular. Bu birliklerin olduğu şehirlerde makarna fiyatları belirleniyor, dolandırıcılık ve haksız rekabeti önlemek amacıyla devlet tarafından beyannameler bildiriliyordu. Makarna yönetmeliklerini ihlal edenler yargıçlar tarafından cezalandırılabiliyolardı.

Makarnaya Şiir
Makarna literatürüne yapılan en dikkat çekici katkılardan biri de Kont Francesco de Lemene tarafından 1654 yılında yazılan ‘Della Discendenza e nobilta de macceherone in modena’başlıklı şiirdi.Bu şiir makarna çeşitlerini sınıflandırmakla kalmayarak, tam bir soy ağacı çıkarıyordu ;

Makarna undan doğdu. Üretken ana, dulken bir oğul doğurdu. Oğlun adı Gnocco’ydu(fakat sonu hiç iyi olmadı). Önceki üç kocası Canella(oklava), Hamur Teknesi ve Pres’ten zaten çocukları olmuştu. Canella’dan, sonradan Kek ve Raviolo’nun anası olacak Lazanya’yı ve Polenta’yı doğurmuştu. Ancak en muhteşem evlat Preten yaptığı Maccherone’ydi. Maccherone’nin soyunu Fidelino devam ettirdi ki, o da Pestarino’ya baba oldu.

Makarna ülkemize ilk defa Osmanlı döneminde 1780’lerde ithal edilmeye başlandı. Daha sonralarda İtalya’da makarnanın endüstriyelleşmesinden sonra seri üretime geçildikten sonra fiyatlarda düşüş yaşandı. Savona ve Porta’ da 148 fabrika bulunurken, Cenova’da bu sayı 250’ye ulaşıyordu.1830 yılında Osmanlı Hükümeti,orduya makarna sağlamak için Selimiye Kışlası’nda bir makarna fabrikası kurdu.

Kaynakça
Lezzetin Tarihi – Zeki Tez
Leonardo da Vinci’nin Sofrası Dave Dewitt