Fyonk’un Girişimcisinden Ders Niteliğinde “Bir Başarısızlık Hikayesi”

Deniz Oktar ve ekibi, FYONK ile günümüzün sadece Facebook’tan duvara ileti yazmalı doğum günü kutlamalarını değiştirmeyi, ona bir hoşluk katmayı amaçlıyordu. Fakat Fyonk’ta işler istenildiği gibi gitmedi. O da tüm girişimcilere ders olarak okutulması gereken bu hikayesini blogunda yayınladı.

Buyrun HIZLI BİR BAŞARISIZLIK HİKAYESİ

fyonk-2

 

Selamlar,

Facebook’da bulunan ‘startup istanbul’ grubunda bir arkadaşımız,fyonk.com’a ne olduğunu ve hikayesini merak ettiğini söyledi. Ben de 2012 başında hayata geçen hızlı ve öfkeli Fyonk maceramızı yorum olarak gruba ekledim. Okuyan bir çok kişi, bu yazıyı blog haline getirmemi isteyince buraya koymaya karar verdim. Koşuşturmaca arasında çok hızlıca yazılmış bir yazıdır, umarım faydalı olur.

Merhaba, uzun bir soru olmuş. Üşenmeden düzgün cevap yazmaya çalışacağım:) Fyonk un amacı, günümüzde facebook sayesinde azalan ve dijitalleşen doğum günü kutlamaları-hediye verme aktivitesini farklı bir platforma taşımak idi. Aslında sadece doğum günü için hediye hedefinde olmasa da, çıkış yolu ve uzun vadeli insan tutma sistemi buna dayanıyordu. Diğer bir kullanımı da, herhangi bir konuda teşekkür etmek için minik bir hediye göndermek yönündeydi. Örneğin, benden sana bir kahve gibi.

Fyonk nedir diyenler için Webrazzi de çıkan haberi buradan, beta döneminde Webrazzi 2012 startup demo gününde yaptığım epey amatörlük akan bir demonun videosunu da linkten izleyebilirsiniz. İzlemezseniz daha iyi gerçi. (utanan maymun smileysi)

Bakınız videoda ne kadar da ümitli, tam bir girişimci gibi fikrine inanan, kocaman sayılar söyleyen ve inanılmaz uykusuz bir sunucu görüyorsunuz. Bu noktada kısa bir ön bilgi vereyim: Yukarıdaki sunumdan yaklaşık 6-7 hafta önce, 4 yıldır üzerinde uğraştığımız (bitirme projem) ve San Francisco ya taşıyarak önemli yatırımlar aldığımız SocialWire’dan yeni ayrılmış ve çeşitli sebepler nedeniyle çok hızlıca Fyonk’a başlamaya karar vermiştik. Fyonk’un fikir aşamasından 11 e-ticaret sitesiyle birlikte hayata geçmesi tam 30 gün almıştı. (yaklaşık 15 günü ofiste uyumuştum. rep to: birge, baris, erdi)

Fyonk’un çıkış amacı, son yıllarda çoğu insanın doğum gününde duvarlarına soğuk bir ‘mutlu yıllar’ yazılması dışında özel bir sürprizle karşılaşmamasıydı. Sistem, facebook connect kullanarak girdiğinizde arkadaşlarınıza sürpriz olarak hediye (hediye çeki) göndermenizi sağlıyordu. Bunu da doğum günleri ve özel günleri facebook’dan alarak yapıyordu. Böylece arkadaşlarınızın özel günlerinde veya bir teşekkürü hakettikleri zaman, basit bir mesajdan daha fazlasını yapmanızı sağlıyordu. Temel olarak hediye mekanizmasını hediye çeki kullanarak gerçekleştiriyordu. Güzel bir noktası, hediye çeklerinin ücretli ve ücretsiz olarak ikiye ayrılmasıydı. Firmalar, promosyon amaçlı olarak doğum günü olan kişilere ücretsiz hediye çekleri veriyordu (firmanın seçimine göre bunların alt limiti vs olabiliyordu). Ancak bu hediye çekinin ücretsiz kısmı sadece 1 arkadaşınızdan ve bir defaya mahsus olmak üzere gelebiliyordu. Yani bu sistemi ilk kullanan kişi, örneğin size zizigo dan 20 tl lık hediye çekini ücretsiz gönderebiliyordu ve bu sizin duvarınıza bir post halinde yazılıyordu. Bu noktadan sonra, doğum gününüzü fyonktan kutlamak isteyen diğer arkadaşlarınız (duvarınızdaki postu da görerek) hediye çekini, para ödeyerek büyütebiliyordu. Örneğin, 3 arkadaşınız daha 10 tl daha ödese toplam hediye çekiniz 50 tl oluyordu. Tüm bunlar için arkada her kullanıcının arkaslarının tüm verilerini çeken çok da basit olmayan bir sistem kullanılıyordu.

30 gün içinde sistemi hayata geçirip Webrazzi de haber olduk.

İlk günler müthiş bir ilgi olmaya başladı. Günde 1000 kullanıcıyı geçen kayıt alıyorduk. Her bir kişinin 300 arkadaşı olduğunu düşündüğünüzde, database de 300.000 kişilik bir bilgi birikiyordu. Kullanıcıların ve arkadaşlarının profil bilgilerini, özel günlerini ve ilgi alanlarını öğrenebiliyorduk.

İlk günün sonunda, gelen yoğun kullanıcı sayısına istinaden ekip arkadaşlarıma dönüp ‘bunda bir gariplik var, böyle olmaması lazım’ dediğimi hatırlıyorum.

Gelen her kullanıcıyı anlık olarak tüm verileriyle incelemeye başladığımda, gelen kitlenin pek elit bir kitle olmadığını farkettim.

Araştırmaların sırasında ortaya çıktı ki, facebook ve twitter üzerinde her türlü kampanya, bedava vs yi takip eden yaklaşık 10.000 kişilik bir facebook kitlesi vardı. Bunlar donanımhaber, kadınlarkulubü vs gibi bir çok site her türlü yarışmaya nasıl girileceğini tartışıyorlar, hile yapıyorlar, sistemlerin açıklarını bularak kazandıkları hediye çeklerini satıyorlar veya abuk subuk şeyler satın alıyorlardı. Hediye çekinin alt limiti neyse, en azını kullanıp üstüne hiçbir şey satın almıyorlardı. Burada e-ticaret sitelerinin beklentisi, verdikleri bedava hediye çekinin çok üstünde alışveriş yapılması ve hatta üstüne para ödenerek bunların büyütülmesi yönündeydi.

İlk günün sonunda ortaya çıktı ki bu kitle ile devam edersek proje başarıya ulaşmayacaktı. Güzel ve normal kitle de giriyordu ancak ornaları diğerlerine göre kötüydü.

Tam bu noktada facebook hediye işine girmeye karar verdi ve kendi hediye servisini duyurdu. (ilk ayında ortaya çıktı sanırım)

Biz ekip olarak algoritmalar, machine learning, yapay zeka vs, konularında çok deneyimli bir ekiptik. Bir önceki işimiz olan tavsiye sistemleri konusunda çok fazla veri ve algortima ile uğraşmıştık. Bu gücü kullanarak, çok kısa sürede halen çok beğendiğim ama başka hiçbir yerde kullanamdiğimiz :/ bir algorıtma hazırladım. Bu algoritma, bizim ‘kampanyacı’ olarak belirlediğimiz bir kısım kullanıcıyı baz alarak, bu kullanıcılara çok benzer diğer kullanıcıları  kayıt anında gerçek zamanlı olarak bulabiliyordu. Neredeyse yüzde 95 oranında kampanyacıları fark edebilmeye başlamıştık. Kampanyacılara alt limiti olmayan, çok değerli hediye çeklerini göstermemeye karar verdik, ancak ücret ödemek isterlerse diğer hediye çeklerini satın alabiliyorlardı. Yaklaşık 1 hafta içerisinde bu sistemi devreye aldık.

Bu noktada başka yerlerden de goller yemeye başladık. Bizce sistemin başarılı olabilmesi için insanların hediye çeklerini gerçek mağazalarda kullanabilmesi çok önemliydi. Mesela fyonk uygulamasının ekranını starbucks da gösterip kahvesini alabilmesi gerekiyordu.

deniz oktar

Lakin o dönemde, offline noktalarda hediye çekinin 3rd partyler tarafından redeem edilebilmesinin mantıklı hiçbir sistemi yoktu. pos makinalarına girilemiyordu, saçma sapan sebepleri vardı. Belli bir volume e ulaşmadan, grupanya gibi dükkanlara ekran konulamıyordu. Çalışanların cep telefonlarına uygulama yükletmek için de çok erken bir dönemdi, henüz smartphone lar mağaza çalışanları arasında yeterince yaygın değildi, bir diğer noktada da, çok az kullanıcısı varken ve reklam bütçesi-yatırımı yokken dükkan dükkan dolaşıp bunları ikna etmek mümkün değildi veya en azından bizi aşıyordu.

Bütün bunlara ek olarak, fikri aldığmız isviçreli wrapp ismindeki startup, zibilyon dolar raise etmişti ve İstanbul’a girmeye karar vermişti. Bu işin başına da, gifting card konusunda daha önceden belli işler yapmış, çok varlıklı ve bu sayede çok connected bir insan getirmişlerdi. 4 kişilik, 0 bütçeli bir ekibin rakibi çok büyük kaynaklara sahip bir firma olmuştu. Bu noktada bizim projemizin wrapp’in bir clone u olduğunu ve Fyonk’un hayatımda yaptığım ilk ve tek klon iş olarak kaldığını belirtmek istiyorum.

 

Rakip konusu bizi korkutmuyordu, hatta facebook konusu da bizi çok korkutmuyordu. Bir süre sonra Wrapp istanbulda hayata geçemeden kapandı. Ancak burada bir sıkıntı, bizim wrapp sebebiyle türkiye de yatırım bulamamamızdı. Wrapp in yatırımcısı linkedin i kuran Reif Hoffman idi ve Türkiye’deki büyük yatırımcıları yurt dışında bir yemeğe davet ederek, bizimle çalışın dünyayı değiştireceğiz diye bir konuşma yapmıştı. Bu nedenle, aslında iyi ilişkilerimiz olan ve projenin başında yatırım konusunda sıcak sinyaller veren bir çok e-ticaret sitesi, büyük girişimci ve yatırımcı bir anda Wrapp’in yatırımcısıyla arayı bozmamak için bizimle çalışamaz hale gelmişti. Hazır bir sistemi henüz kullanmak yerine, ne zaman Türkiye’de operasyonunun başlayacağını bilmedikleri bir sistemi beklemeye başlamışlardı. Tabii ki o operasyon Türkiye’de hiçbir zaman başlayamadı.

Lakin tüm bunlar işin detayları. Aslında ne yalan söyleyeyim, fikir Türkiye’ye uymuyordu arkadaşlar. Kimse kimseye hediye çeki göndermek istemiyordu ve biz bunu istetecek kadar heyecan yaratacak tanıtım kampanyalarını yapamıyorduk. Daha önceki blog postumda yazdığım gibi, Türkiye’de niş kalacak bir işin kullanıcı sayıları ve ulaşabileceği ekonomik değer çok küçüktü. Bir diğer yandan, insanlar mutsuzdu, kimse kimseye hediye almak da istemiyordu. Zaten bizim hedef kitlemiz, insanların en yakın arkadaşları değildi çünkü en yakın arkadaşları bire bir hediye verecekti. Daha çok 2, derece arkadaşların birbirlerini hatırladıklarını ve değer verdiklerini gösteren bir araç olmaya çalışıyorduk. Her ne kadar basit bir araç olsak da, arkada çok büyük bir veriyi işleyerek bu veriden ciddi tavsiyeler, pazarlama kampanyaları vs çıkarmayı hedefliyorduk.

Biz kampanyacıları engellemeye başladıktan sonra ofise her gün bir sürü telefon gelmeye başladı. Çok garip insanlar, telefon edip neden hediye çeki göremiyoruz demeye başladılar. Biz de kibarca ücretsiz çeklerin şu an varolmadığını, arkdaşlarına ücretli hediyeler gönderebileceklerini söylüyorduk. Telefon edenlerin bir kısmı kfuru edip kapıyor, bir kısmı da hadi lan bir de para mı vereceğiz diyordu.

Kısacası, ‘bedava’cılar hiç de iyi bir kitle değildi. Bütün bu hopi app vs leri, dağıtılan paracıkları gördüğümde bu kitle aklıma gelir. İnsanların patronlarına’ ŞU KADAR BİN MİLYOR USER’ geldi diye heyecanlı heyecanlı sunumlar yaptıklarında, gerçekten o kitlenin ne kadar kaliteli olup olmadıklarını sorguluyorlar mı diye düşünürüm.

Biz birkaç ay daha mücadele ettikten sonra, wrapp’in de dünyada istediği büyümeyi yakalayamayacağını farkettik. Adamlar ciddi bir yatırım oyunu oynuyorlardı. Anlamsız şekilde dönüşü olmayacak paralar harcayarak, groupon yaratmaya çalşiiyorlar ve x ülkede operasyonumuz var diye şirket değerini arttırmaya çalışıyorlardı. Bu noktada, çok fazla parayı sadece penetrasyon için mantıksızca harcayabilecek bir firma ile, zaten hedef kitlesini henüz oluşturamadığımız ve bir çok soru işareti olan ve önü yatırımcılar nedeniyle kapanmış bir sektörde mücadele etmenin mantıksız olduğunu düşünmeye başladık. Wrapp olmasaydı da bu sorunların çoğunu yaşayacaktık. Hatta şimdi iyi ki arkadaşım olan yatırımcıları bu işe sokmak için zorlamamışım diyorum. Diğer yandan, tüm hediye çeki, hediye vs, firmalarının pek büyüyemediğini (fiziksel ürün satan buldümbüldüm gibi yelrer dışında) ve b2b calışarak, küçük kalıp aile şirketine döndüklerini farkettim. Biz, aslında yüksek teknik yeterlilikte insanlar olarak (san francisco’ya taşıdığımız firmadan yeni dönmüş, algoritmik işler yapan, global ürünler üreten) bu pazarda bu işi yapmak için biraz da fazla beyfendi kalmıştık. Kısacası bize uymuyordu, becerememiştik, kaynaklarımız çok hızlı tükeniyordu ve açtıktan yaklaşık 3 ay sonra, hızlı başladığımız projeyi hızlıca kapamaya karar verdik. Bu süre içerisinde teknik gücümüzü kullanabileceğimiz çeşitli başka fırsatlar ortaya çıkmıştı. Biz de bunları değerlendirmeye karar verdik. Fyonk, VNGRS’ı kurmadan önce hızlı, öğretici ve ilginç bir hatıra olarak kaldı.

Umarım faydalı olmuştur, sevgiler.

 

edit: Zamanında komik gelen bir anımızı paylaşayım. Bir gün kayıtlı 5000 kullanıcıya toplu e-mail atıyorduk ve bir hatamız nedeniyle, ilk satırında ve Subject’inde ‘merhaba X’ yazması gereken e-maillerin hepsi ‘merhaba Deniz Oktar’ olarak gitmişti.

Durumu toparlamak için aşağıdaki maili göndermiştim. Bazı resimler uçmuş, o nedenle yüzü gözü yamuk.

fyonk