Eğitim Sisteminin Bütün Yıl Yapamadığını 45 Dakikada Yapan Adam: Danny Trejo

danny-trejonun
Danny Trejo, esrarla 8, kokainle 12 yaşındayken tanıştı. Sayısız soyguna karıştı. 15 yaşından itibaren hapishanelere girip çıkmaya başladı. Üç kez ölüm cezasından kıl payı döndü. California’nın cehennemden farksız üç hapishanesinde uzun yıllar geçirdi.

Yıllar sonra okulları ve gençlik merkezlerini ziyaret etmeye başladığında herkes şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı: Psikologları, danışmanları, öğretmenleri dinlemeyen çocuklar ve gençler, Danny Trejo’ya sonsuz bir güven duyuyor, ona açılıyor, onu dinliyorlardı.

Çocukları uyuşturucu ve alkolden uzak tutmak için milyonlarca dolar ve milyonlarca saat harcayan eğitim ve sağlık sistemine burun kıvıran gençleri, Danny Trejo 45 dakikada ikna ediyordu.

***

Danny, amcasından dayak yiyerek büyümüştü. Ama bu ona dayak yememeyi öğretti. Girdiği hapishanelerde boks şampiyonu oldu. Bu hem onun hayatta kalmasına yardım etti, hem de çok arkadaş edinmesini sağladı.

Hapishanedeki en yakın arkadaşlarının tamamı katillerden oluşuyordu. Danny yeni bir geçim yolu keşfetti. Yeni mahkumlara koruma hizmeti veriyor, buradan para kazanıyorlardı. Hapishanede olmasına rağmen annesine para yollar duruma gelmişti.

Pek çok soyguna karışmış Danny, her seferinde uyuşturucu ticaretinden yakalanmıştı. “Başıma ne geldiyse alkol ve uyuşturucudan” diyordu, ve ekliyordu:

“Başıma gelen her iyi şey ise, birine bir iyilik yapmak sayesinde.”

***

Hapishaneden sonra içkiye ve uyuşturucuya bir anda veda etti. Pahalı cipi ve parasıyla onun aklını çelmek isteyen amcasına hayır dedi. Ufak işlerde çalışmaya ve gençlere, insanlara rehberlik hizmeti vermeye başladı. Islahevlerindeki, rehabilitasyon merkezlerindeki gençler o geldiğinde adeta esas duruşa geçiyor, ağızları açık onu dinliyorlardı.

Yıllar sonra, bu danışmanlığını yaptığı gençlerden biri onun yardımını istedi. Yardıma gittiği yer Runaway Train filminin setiydi. Oraya adımını atar atmaz dikkatleri üzerine çekti. Filmin yıldızına boks dersi vermesi istendi.

Trejo o kadar karizmatikti ki ona bir rol vermeden duramadılar.

***

Artık film teklifleri birbiri ardına gelmeye başlamıştı. 200’ü aşkın filmde rol aldı. Robert de Niro, Mickey Rourke, Charles Bronson, Antonio Banderas’la filmler çekti. Boş durmayı sevmiyordu. Günlüğü 30.000 dolar olan Trejo zaman zaman üç-beş kuruşa düşük bütçeli filmlerde ya da öğrenci filmlerinde bile oynuyordu.

Yan rollerde oynamaktan hiç şikayetçi değildi. Bir röportajda, “hep kaba saba, dövmeli Meksikalı’yı oynamaktan rahatsız değil misiniz diye soran yeni yetme gazeteciye vücudunu gösterip “sen ne diyorsun, ben işte o kaba saba, dövmeli Meksikalı’yım” demişti.

***

Trejo nasıl başardı? Birincisi, ki bu kendisinin en başa koyduğu maddedir, ayık kafayla düşünmeye başlayarak. İkincisi pes etmeyerek. Üçüncüsü insanlarla çok iyi iletişim kurarak, ki bu da kendi deyişiyle yardım ederek başlıyordu.

Dördüncüsü işe yarar bir şeyler bilerek, ki dayak yiye yiye çok iyi boks öğrenmişti. Beşincisi, asla gururuna yenik düşmeyerek. Altıncısı, samimiyetiyle. Yedincisi, hayatın her anını dolu dolu yaşayarak.

Sekizincisi, kararlar alıp bunu sonuna kadar uygulayarak. Dokuzuncusu, idealler edinerek. Onuncusu, deli gibi çalışarak ve çalışma şevki vererek.

***

Peki, gençler ve çocuklar üzerinde nasıl bu kadar başarılı oluyordu? Çok basit; onlar bırakın ilgisiz, meraksız olmayı aslında öğrenme delisiydi.

Yalnızca hayat denen şeyi kötü yazılmış kitaplardan, heyecanı gitmiş öğretmenlerden, odasından çıkmayan rehberlerden değil, böyle insanlardan öğrenmek istiyorlardı.

K: Onsekizeksi