Bilim Dünyasını Karıştıran 10 Sahtekar İddiası

Arada sırada, o kadar müthiş bir bilimsel keşif çıkar ki, ilk önce onu anlayamazsınız.

Elektrik, görelilik kuramı… bunları kavramak kolay değildir. Bilimin sınırlarını zorlayan ve hayatlarımızı değiştirmekle sonuçlanan şeyler, işte böyle müthiş ve yepyeni gelişmeler sayesinde olur. Ancak ne yazık ki dünyanın her yanında ve her alanda karşılaşılabilen sahtekar insanlar, kazanç elde etmek emeliyle bilim dünyasını karıştırmaktan da geri kalmamışlardır. İşte, bilimcilerin canını fena halde sıkmış olan 10 sahte iddia:

1. Johann Beringer’ın 1725’teki yalancı taşları

Buluş: Würzburg Üniversitesi’nde doğal tarih kürsüsü başkanı olan Johann Beringer’e, birkaç öğrencisi tarafından getirilen ve bir Bavyera kasabasının kenar mahallelerindeki bir takım taşlar.

The Guardian şöyle yazıyor: “Bu taşlar yaklaşık 2.000 taneydi ve bazılarının üzerine kertenkele, kuş gagaları ve gözleri, örümcekler ve ağları ve çiftleşen kurbağaların resimleri oyulmuştu.” Diğerlerinde, üzerlerine oyulmuş gök bilimsel nesneler ve İbranice harfler bulunuyordu.

Beringer, bu taşların Büyük Sel kalıntılarından fosilleşmiş olduğunu tahmin ederek, insan yapımı oldukları görüşünü reddetti. Aslında, o kadar emindi ki, bunun hakkında bütün bir kitap yazdı.

Sonuç: Beringer’ın kitabı yayınlandığı zaman, çocuklar Beringer’a son bir taş getirdiler. Taşın üzerine Beringer’ın ismi oyulmuştu. Taşların, Beringer’ın iki meslektaşı tarafından yerleştirildiği ortaya çıktı. Lügensteine, veya “yalancı taşlar” tanınır hale geldiler.

bilimyalan1
2. 1813 yılının sürekli hareket makinesi
Buluş: Yeni buluş, Charles Redheffer adlı bir adamın parlak fikriydi. Hiç durmayan, sürekli hareket halinde kalan bir makineydi; sürekli bir hareket makinesiydi.

Sonuç: Robert Fulton adındaki şüpheci bir makine uzmanı, makinede hafif bir bocalama fark ettikten sonra Redheffer’a meydan okuyarak, makineyi hareket halinde tutan işleyişi bulabileceğini iddia etti.

Ve bunu yaptı da. Makinenin durdurulamaz enerji kaynağının, tavan arasındaki yaşlı bir adam olduğu, adamın bir parça ekmek yerken bir yandan da kolu çevirdiği ortaya çıktı.
bilimyalan2
3. 1835’te Ay’da yaşam
Buluş: New York Sun gazetesine göre bu, “kuyrukluyıldızla ilgili yeni bir olgu kuramıydı”.

Görünürde, Sir John Herschel adlı bir gökbilimci sadece diğer yıldızların etrafında dönen yeni gezegenler keşfetmemiş, aynı zamanda “matematiksel gökbilimin önde gelen neredeyse tüm sorunlarını çözmüş veya düzeltmişti.”

Bunların en heyecan verici olanı, yeni gökbilimsel keşiflerdi: Ay’da hayat vardı.

Sonuç: Herschel’ın aslında sadece Ay’da hayat bulmadığı veya tüm matematiksel gökbilim alanını çökertmediği, aynı zamanda bu sözde keşiflerin ona bağlanması şöyle dursun, bunlardan haberinin bile olmadığı ortaya çıktı.

4. 1869’daki Cardiff Devi
bilimyalan3

Buluş: 3 metre uzunluğunda, taşlaşmış bir insan vücudu. ‘Cardiff Devi’, birinin arkabahçesinde bir kuyu kazan bir grup çalışan tarafından keşfedildi.

Sonuç: George Hull adındaki bir ateist, Dünya’da bir zamanlar İncil’de yazdığına göre devler bulunduğuna inanan, aşırı tutucu bir papaza muziplik yapmak amacıyla devi oluşturmuştu.

P.T. Barnum adındaki bir adam, devi yeniden yaparak sergilediğinde, Hull ona dava açmaya çalıştı fakat kendi devinin meşru olduğuna dair herhangi bir kanıt bulamayınca başarısız oldu.

5. 1912’deki Piltdown Adamı
piltdown

Buluş: Uzman bir avukat ve amatör fosil avcısı olan Charles Dawson, bir çakıl yatağında insan benzeri bir kafatasının parçaları, iki adet yıpranmış azıdişe sahip maymun benzeri bir çene kemiği, bir miktar taş araç ve hayvan fosili parçaları keşfetmişti.

Biliminsanlarının 500.000 yıl kadar önce dünyada gezmiş olan Piltdown Adamı takma isimli bir yaratıktan geldiğine karar verdikleri kafatası, maymunlar ile insanlar arasında bulunan evrimsel bağlantı sanılmıştı.

Sonuç: Bilim insanları 1950’lerde kemikleri yeniden inceledi. Üst kafatasının sadece 50.000 yıllık olduğunu ve şimdi bir orangutandan gelmiş olduğunu düşündükleri çene kemiğinin sadece birkaç on yıllık olduğunu buldular. Ayrıca fosillerin, daha eski görünmesi için bir kimyasal ile lekelendiğini buldular.

Dawson’un fosilleri kendisinin yerleştirdiği ortaya çıktı. Fakat keşiflerinin bir aldatmaca olduğu kanıtlanmadan çok önce ölmüştü.
6. 1947’deki uzaylı otopsisi
uzayli
Buluş: Uzay aracı 1947 yazında bozulmuş olan bir uzaylının New Mexico, Roswell’deki otopsi (ölünün incelenmesi) videosu. 1995’te, Ray Santilli adındaki bir İngiltereli, görüntüleri emekli olmuş bir ordu kameramanından aldığını ilan etti.

Sonuç: Bilim dünyası iddialara derhal itiraz etti fakat Santilli, yaptığı muzipliği 2006’ya kadar itiraf etmedi.

Bir belgeselde Santilli bütün otopsiyi kurgulayıp kaydettiğini itiraf etti fakat görüntünün mevcut olduğuna dair iddiasından vazgeçmedi (kendisinin sadece yeniden sahnelemeyi kaydettiğini çünkü asıl görüntülerin kötü bir halde olduğunu söyledi.)

7. 1971’deki Tasaday Kabilesi

tasaday
Buluş: Tasaday kabilesi adı verilen “ufak bir taş devri kabilesi”.

Manuel Elizalde adındaki Filipinler hükümet bakanının, Mindanao adasında tamamen soyutlanmış bir şekilde yaşayan bir kabile bulduğu iddia edildi. The Guardian’ın bildirdiğine göre kabile, “bilinmeyen bir dil konuşuyor, yabani yiyecek topluyor, taştan yapılmış araçlar kullanıyor, ormandaki mağaralarda yaşıyor, giysi amacıyla yaprakları giyiyor ve sorunları uysal ikna yöntemiyle çözüyorlardı.”

Zamanın başbakanı adayı koruma altına aldığını ilan etti ve insanbilim uzmanlarına bölgeyi ziyaret etmeyi ve kabile üzerinde çalışmayı yasakladı.

Sonuç: 1986 yılında başbakan istifaya zorlandı ve iki gazeteci bölgeye gizlice giderek, Tasaday kabilesinin evlerde yaşadıklarını, olağan kıyafetler giydiklerini ve sadece Elizalde’in baskısıyla geçici olarak ilkel, taş devri hayat şeklini benimsediklerini buldular.

8. Shinichi Fujimara’nın 1981’deki taş devri keşifleri
tas
Buluş: İnsan yaşamının en eski izleri keşfedildi. Japonyalı bir kazıbilimci olan Shinichi Fujimara, ilk önce 40.000 yıllık taş alet keşfetmesiyle dikkatleri üzerine çekti. Bunlar, Japonya’da o zamana kadar bulunmuş, insan eliyle yapılmış en eski nesnelerdi.

Fakat kendisini 2000 yılında uluslararası üne kavuşturan şeyler, (insan yaşamının en eski izleri olabilecek) 600.000 yıllık taş aletler ile birlikte, ilkel barınak destekleri olarak görev yapmış olabileceklerini iddia ettiği birkaç tane delikti.

Sonuç: Aynı yıl Japonya’da bir gazete, Fujimara’nın bölgede delikler kazdığını ve insan eliyle yapılmış nesneleri yerleştirdiğini gösteren fotoğrafları yayınladı. Kendisi hemen hatasını kabul etti ve “dizginlenemez bir dürtünün kendisine hakim olduğunu” ve “şeytana uyduğunu” iddia etti.

9. 1998’deki keşfedilmemiş elementler
Buluş: Daha önce hiç keşfedilmemiş olan iki adet radyoaktif element.

Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı’ndaki bilim insanları, kurşunu kripton bombardımanına tutarak ununoktiyum (118. element) ve livermoryum (16. element) adı verilen bu yeni elementleri sentezlediler. ABD enerji bakanlığına göre bu, “atom çekirdeğinin yapısını daha fazla anlamaya kapı aralayan, çarpıcı bir keşifti”.

Sonuç: Farklı araştırmacılardan oluşan gruplar sonuçları tekrarlamada başarısız olunca, laboratuvar 2000 yılında iddiasını geri çekti.

Fizikçi Victor Ninov, elementlerin oluşturulduğuna dair kanıt üretmek amacıyla verilerle oynamakla suçlandı. Aynı yıl, livermoryum aslında ilk kez sentezlendi ve bunu birkaç yıl sonra ununoktiyum takip etti.

10. 1999’daki Arkeoraptor fosili
fosil
Buluş: Arkeoraptor adı verilen tüylü bir dinozorun fosili. Günümüzdeki kuşlar ile etçil dinozorlar arasındaki kayıp evrimsel halka zannedildi.

Sonuç: Arkeoraptor fosilinin, sadece farklı türlerin fosillerinin birbirine yapıştırılmasıyla elde edilmiş bir karışım olduğu ortaya çıktı. Kafası ve üst gövdesi, ilkel bir kuş türüne aitti, kuyruğu ise küçük bir kanatlı dinozora aitti ve bacakları ile ayaklarının asıl sahibi bilinemedi.

Kaynak: Science Alert, “10 scientific hoaxes that the world totally fell for”
http://www.sciencealert.com/10-scientific-hoaxes-that-the-world-totally-fell-for
Bu yazı ilk olarak Bilimfili.com‘da Ozan Zaloğlu imzasıyla yayınlanmıştır.